Rana İSLAM DEĞİRMENCİ : VAKİT İNSANI ANLAMA ve YÜCELTME VAKTİDİR


VAKİT İNSANI ANLAMA ve YÜCELTME VAKTİDİR
-GÜNAYDIN TÜRKİYE-
Türkiye için dönüm noktası olan 24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği seçimlerini hayırlısı ile gerçekleştirdik. Milletime, devletime, ümmetime ve insanlığa hayırlı olsun, sonuçlar tüm insanlığa hayır getirsin. Sonuçta “Vakit Türkiye Vaktidir” düsturu ile yola çıkan ve halihazırda 16 yıl ülke yönetiminde icraatları ile söz sahibi olan Cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı, Yeni Başkanlık Sistemi gereğince de Türkiye’nin ilk Başkanı olarak seçildi. Milletvekilliği seçimlerinde ise sayın Devlet Bahçeli’nin basiretli ve isabetli çabası ile hayata geçen Cumhur İttifakı, ittifak olarak seçimden birinci sırada çıkarak milletvekilliği yarışında ön sırayı elde etti. (Partiler bahsine girmeyeceğim. Bütün Partiler bu seçimden kendilerine lazım olan gerçekçi değerlendirmeleri yapacaklardır temennisindeyim.)
Öncelikle, milletin(seçmenin) yüzde 52.5 oyu ile ve yeniden seçilen Cumhurbaşkanımız/ Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı, vatanın ve milletin bekasını, bölünmezliğini düşünerek kişisel hırs ve kısa vadeli hesapları bir yana bırakarak Cumhur İttifakında ve ittifakın yanı sıra ülkemin kazanmasında kilit rol oynayan Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı sayın Devlet Bahçeli ile 27. Dönem Milletvekilliği seçimlerinde seçilerek TBMM’yi oluşturan milletvekillerini kutluyorum. Hemen akabinde, sandık başına gidenlerin yüzde 88’leri bulduğu bir seçimde vatandaşlık hakkı ve sorumluluğunu yerine getirerek vatanın, ülkenin, milletin bölünmezliği, birliği, devamı ve geleceği için oy kullanan hangi siyasi görüşe mensup olursa olsun “seçmenin ve vatandaşın ne demek olduğunu kavramış”, farkındalık sahibi, ülkesi için derdi olan, Türkiye seçmenini de kutluyorum. Bu seçimde kazanan Türkiye olmuştur. Çünkü, şu bir gerçektir ki, Türk Milleti kendi iradesini ortaya koyarak kendi geleceği, kendi yürüyüşünde, kendi seçimini iradesini yaparak söz sahibi olduğunu bir kez daha dünyaya göstermiştir. Ki, ülke içinden ve dışından planlı ve plansız onca engel ve çeldirici de herkesçe aşikarken… Millet, topyekun bu oyun ve yönlendirmelere papuç bırakmamıştır.
Ben siyasetçi değilim. Ama Allah’ın bana lutfettiği bazı güzelliklerle mensubu olmaktan gurur duyduğum milletimin –hangi siyasi görüşe, hangi hayat anlayışına sahip olursa olsun- temel bazı hasletlerini anlayabilmek, görebilmek fırsatını yakaladım. Daha üç aylık bebekken başlayan Anadolu seyyahlığım sayesinde en az bir gece konaklamak, iki gündüz gezmek şartıyla, en fazla 15 sene bir şehir ve tabii şehrin bölgesinde yaşamak bahtiyarlığı ile 65 şehrimi çok iyi tanıyorum. Yani, bebeklik, çocukluk, yetişkinlik, genç kızlık, annelik, meslek hayatı, yazarlık merhalelerimle; daha ileri zamanlarda sosyal projelerle uğraşma, yöneticilik konusunda master çabalarımla; hatta öncelikli hedef olarak milletimi, devletimi, insanımı, farklı insan manzaralarını, kurum ve kuruluş işleyişlerini tanımak arzusu ile zaman zaman girdiğim siyaseti öğreten mekanizmalarda bulunuşumla şuna tamamı ile kaniyim ki, Anadolu insanımızın yüzyıllardır şaşmaz bazı özellikleri, hazineleri; kimsenin yıkamayacağı, samimiyetle tanımaya cesareti yoksa hiç anlamayacağı gücü, moral değerleri vardır.  Ülkemin insanı  –her türlü iç ve dış aldatma, göz boyama, hedef şaşırtma, tehdit, oyun ve hileye rağmen- ara ara uyusa/ uyutulsa, aldansa/ aldatılsa, eli kolu bağlansa, oluşan/  oluşturulan yapay toz dumandan zaman zaman bazı şeyleri geç  de idrak etse “öz”ünde kuvvetli bir maya ile mayalanmış köklü, soylu, basiretli, akıllı, yürekli, sağduyuludur.  24 Haziran seçimi ile insanımızın sarsılmaz sağduyusunu; arkasından gitmek istediğine elini uzatışını; hizaya çekip de kulağını bükmek istediğine uyarısını; ders vermek istediğine ise Osmanlı tokadını gördük.  Bu durum; aklını ve yüreğini bir arada kullanması gerektiğini bilen ve de kullanan basiretli her Türk vatandaşının beklediği, hatta beklemekle kalmayıp bu sonuç için zaten özünde olan cevherleriyle harekete geçerek oluşturduğu bir sonuçtur. Bunu net olarak görmek ve hakkı hakkı olana teslim etmek gerek… Bu seçim, şunu çok iyi anlatmıştır ki; bu ülkede artık,  ancak “insanımız”la, insani çözümlerle insanlık kulvarında ilerlenebilir.
Şehirler demiştim (şehirler demek insanlar demek değil midir, esasında), karış karış gezdiğim ve bu ülkede yaşayan ya da yaşamayan fakat kendini insan olarak görenlerin “insan”ları  iyi tanıması için mutlaka karış karış gezmesini tavsiye edeceğim  şehirler. Anadolu şehirleri...
Bu şehirlerin ilçeleri, kasabaları, köyleri, mahalleleri… Elbette, bu ülkede siyasete soyunanlar, ülke idaresine talip olanlar, insanlık için samimi idealleri olanlar, hatta sadece insanı tanımak ve böylelikle kendi insani özelliklerine yeni hazineler katmak isteyenler de Anadolu’mu gezmeli ve Anadolu insanını (Tabii bana sorarsanız; benim Anadolu insanım, Anadolu ruhunu taşıyan insanlarım ve şehirlerim sadece Türkiye’nin resmi devlet sınırları  içinde de değil. Mesela, Balkanlar, mesela Kıbrıs, mesela Kafkaslar, mesela Kerkük vd. Bu milletin insan, şehir ve devlet hudutları çok geniştir. Bu noktayı da ihmal etmemek, hatta çok iyi idrak etmek gerek… Mesela 23 Haziran 2018’de Sırbistan Türkleri Derneği çoğunluğunu Boşnakların oluşturduğu  Sancak- Novi pazarda ülkemin seçimine destek mitingi yaptı. O şehirlerin, o insanların derdi, tasası, mayası, rüyası neydi, diye de düşünmek gerek!) , Anadolu’nun mayası ve özünü iyi tanımalı. Böylesi, samimi ve cesur bir yolculuğa şimdiye kadar çıkmış olanlar şanslıdır; zira hem insanı çoktan tanımışlardır hem de ülkemdeki sosyal, siyasi, ekonomik, insani, kültürel birçok oluşumu, vakayı, sonucu, beklentiyi, derin ufku iyi okumuşlardır. Ama eğer ki, böylesi bir yolculuğu gereksiz görüp de bildiği birkaç şehir, birkaç belde hatta birkaç bina, birkaç balkondan ve oturdukları yerden  insanımız, ülkemiz, milletmiz, coğrafyamız, değerlerimiz, millletimizin hasletleri, aklı, yüreği, refleksleri ve seçimleri için ahkam  kesenler, güya ki çözüm üretip, rota tayin edenler, er geç  şaşkına uğrayacaktır. Uğruyor da… Tabii, hayatı ve hayatın özünü ancak arif olanlar idrak edebiliyor; o ayrı…
İşte bu yüzden benim naçizane tavsiyem: Anadolu şehirlerimizin ve Anadolu şehirleri ile ruh kardeşi olan, ufuk birliği olan dünya coğrafyasındaki tüm şehirleri iyi, samimi, objektif gezerek, bu şehirlere yürekten kulak vererek “insan”ı  iyi tanıyalım; olanları, olacakları doğru ve isabetli okuyalım.
Mesleğinde otuz yılına gelmiş, yazı kulvarında kırk yıl dirsek çürütmüş, Anadolu’sunda ve Anadolu ruhu taşıyan dünya coğrafyasındaki “insan” şehirlerinde Anadolu ruhunun izlerini çözmeye çalışarak bir ömür iç ve dış yolculuklar yapmış bir insan olarak derim ki; bu ülkenin birlik ve beraberliğinin, bekasının, gücünün, hikmetinin mayası ve sırrı Anadolu Şehirleridir. Bu şehirleri ve bu şehirlerin mert, yürekli, akıllı insanlarını okuyabilenler ancak, bu ülkedeki 24 Haziran gibi kritik, dönüm noktası olan seçimleri, bu seçimlerin anlattığını, dersini, öğüdünü anlarlar/ anlamlandırabilirler. Anlayabilmek için; Türkiye sınırları içinde ve dışında ama Türkiye ile ilgili, insanım ile ilgili okunması gereken birçok insanî ve sosyolojik durum ve olay vardır. Yine derim ki; şehirleri, insanları, seçimleri anlamaktan korkmayın. Korkmayın ki, kazanan siz ve insanlık olsun! Ben size bu yazımda beni daima yürekten titreten, insanımızın cevheri konusunda hep hayran bırakan “Anadolu Şehirleri”nden bahsedeceğim.  Tabii, şehir ve insan kadar hatta ondan da derin “Anadolu” kavramı bambaşka bir deniz. O denizi de bir gün anlatırız inşallah.
Efendim, Anadolu şehirlerini gezince hep aynı duygu ve düşüncelerle silkinir, yeniden hayat ve cesaret bulup huzur ve şükürle dolarım. (69, şehir gezim 16 Haziran 2018’de Kastamonu’ya olmuştur.)
Vatanımın yedi bölgesindeki şehirler coğrafi özellikler, geçim kaynakları, iklim, kültür aktarmaları ve geçişleri ile mimari, sanat, folklorik özellikler yönünden birbirinden farklı ve zengin çeşitlilikte özellikler gösterse de özünde "maya" aynıdır:
1. Allah'a ve Habibine yürekten bağlılık ve muhabbet; bu muhabbette derinleşen o şehir ve beldelerdeki insanların içinden süzülen ya da o şehir ve beldelerin bağrına bastığı Ermişler, Evliyalar, Alimler, Arifler...
2. İnsana, bütün yaratılmışlara, kainata ve hayata "Güzelin Güzel Eseri" olarak güzel bir bakışla gündelik hayattaki bütün adımlarda hakkaniyet, zarafet, incelik, muhabbet, hürmet ve samimi, yürekli alın teri.
3. Allah'ın rıza ve hoşnutluğu çerçevesinde insanların birbirine olan derin, saygı ve desteği. Üretirken hakkaniyetli iş bölümü, paylaşırken hakça ekmeği bölüşme.
4. Barışta taşı sıksan suyu çıkarma; savaşta kadın, çocuk, yaşlı, er demeden vatan, bayrak, devlet, millet, ümmet savunmasında bir olarak savaşmaktaki cesaret...
5. Gündelik hayata zekice ve arifane çözümler: Sanat, zanaat, kıraat, cemaat( birlikte olma, hareket etme), ahilik, toprak, imece.
6. Şehirlerin (ve şehirlerdeki her bir insanın) daha çok gönülden kaville sessiz rıza ile mutabık oldukları usul, üslup, gelenek, adet ve kaideler...
7. Sükunet, sühulet, sabır, tevekkül, dua...
Ve –tabii- daha da fazlası... Yani siz siz olun; Anadolu’yu, şehirlerini hele ki insanını pek de yabana atmayın! Çözümler insanımızda…
 İşte bu fotoğrafı iyi okuyanlar, bu toprakların insanının mayasını kavrayıp da  ülkenin yönetimine insanımıza rağmen değil, insanımızla el ele talip olarak insanımıza insanca çözümler, projeler üreterek milletimi daima ileriye taşıyanlar;  milletin verdiği lütuf ve  fırsatı isabetli kullanmanın yanında milletin tokadını veya kulak büküşünü de dikkate alıp bu uyarılardan da ders çıkaranlar ancak muvaffak olacaklardır. Bu yolun tersinde yol/ lar deneyenler ise er geç gerekli cevabı bu necip milletten alacaklardır.
Seçim sonuçları Anadolu’ma, şehirlerime, insanıma, milletime, devletime, ümmetime ve tüm insanlığa ahyırlı olsun.
Kimse unutmasın ki; artık vakit insanı tanıma, insanı anlama ve yüceltme vaktidir…
Günaydın Türkiyem.


Rana İSLAM DEĞİRMENCİ-KHA


Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.