Rânâ İSLÂM DEĞİRMENCİ :ANLAMADIM, RİNGE HAVLU MU ATTINIZ
ANLAMADIM, RİNGE HAVLU MU ATTINIZ
Uzun zamandır; sosyal medyada birbirini tanıyan /
tanımayan insanların paylaşımlara yaptıkları ya da yaptıklarını sandıkları
yorumları izliyorum. Durum, içler acısı. Bu yorumları yapanların en az yarısı
da eğitimli. Bu da işin vehametini artırıyor. Gördüğüm o ki; anlamayı,
anlatmayı ve tartışmayı, fikir beyan etmeyi, fikirleri olgunlukla dinlemeyi (onaylamayı
demiyorum, dikkat ediniz) yalnızca ve yalnızca serinkanlılıkla sonuna kadar
dinlemeyi, fikirlere tahammülü bilmiyoruz. İşte bu noktada sizlerle görüşlerimi
paylaşmak diledim.
Liselerde zorunlu dersler arasında - hatta üniversite
birinci sınıfta da fazladan verilebilir- şu dersler de olmalı, bence: - Her bir
madde ayrı ve kapsamlı bir derstir.-
1. "Kelime ve Kavramlar" (Kelime ve Kavramların
Etimolojisi, Semantik Bilimi- Anlam, Anlam kaymaları-, Bugünkü Durumu, Dilimize
girenler, Dilimizin insanlığa hediyeleri vb.)
2. "Okuma Stratejileri ve Okuduğunu Anlama"
3. Anlama-Anlatabilme (Yazılı ve Sözlü İfade)
4. Anlatım Teknikleri (Özellikle Münazara, Mütalaa,
Muhakeme, Tartışma teknikleri ile Yorum(Mütalaa)-Münakaşa veya
Münazara-Münakaşa Arasındaki Farklar kesinlikle öğretilmeli.)
5. Konuşma Kuralları (İlk Ders: Muhataba Saygı, 2. Ders:
Konuşma Üslubu)
6. Özgürlük (Kavramın Genişliği, Sınırlılıkları, Hikmeti)
...
Zira, malesef okumuşu okumamışı; -kendince- çok bileni az
bileni diye sınıflandıracağımız her yaştan insanımızın büyük çoğunluğu bu
konularda ciddi eksiklikler ve çıkmazlar içinde...
Çoğu zaman, -güya- karşıdaki insanın düşüncesini
beğenmeyip de çürütürken; kaşını gözünü yararcasına ve en saygısız üslupla
konuşmayı / yazmayı kendi fikrini veya haklılığını savunma olarak görüyor, insanların
büyük bir kısmı. Oysa ki bir insanın görüşüne katılmayabilirsiniz; ancak,
öncelikle söylenilene / yazılana at gözlüğü ile bakmadan ve kendi ezber
şablonunuza tıkıştırmayı marifet saymadan iyi ve serinkanlılıkla dikkat edin.
Belki de - ki çoğunlukla öyle-
söylenenin ne olduğunu tam anlamadınız. Evet, belki hayat görüşünüzün tam aksi
bir görüş. Fakat bilin ki; sizin paşa gönlünüz nasıl bir hayat görüşü tercih
etmişse; en az sizin kadar özgür ve bilinçli insan olan muhatabınız da paşa
gönüllü...
Fikri çürütmeye, muhatabı kendinize çekmeye
çalışabilirsiniz. Bu da basiret, özgüven ve donanım gerektirir. Muhataba
sataşarak ne fikir çürütebilir ne fikir aşılayabilirsiniz… Kuvvetli delillerle,
-eğer ki öyle ise- düşüncesinin yanlışlığını ona kanıtlamalısınız. Mücadeleniz
insanın şahsı ile değil, fikrin çürütülmesi iledir, olmalıdır, zira. Bu noktayı
anladığınızda kaliteli insan ve bilge, dinlenen kişi olursunuz... Tabii, bir de
aklı selim içinde dinleme tahammülü gösterip de, muhatabın izahı aklınıza /
gönlünüze yatmış da, kör inadı bırakıp o fikri kendi fikrinizle
değiştirebilmişseniz; siz kamil insansınız!
Hadi anladınız
diyelim denileni. Anladınız fakat fikrinizden vazgeçmediniz. Olabilir.
Fakat şunu bilin ki, siz kendinizi ne kadar haklı ya da bilgili, seçimini
yapmış görüyorsanız; muhatabınız da en azından sizin kadar kendisini sizinle
aynı konumda görüyor... Doğaldır bu. Neden hiddetlendiniz... Tüm insanlar,
sizin kadar şerefi mahlukattır. İnsan oluşa saygınız vardır, sanıyorum.
Siz siz olun; fikirler noktasında ve üslubu içinde,
münazara ve mütalaa (yorum) yolu ile insanlarla diyaloğa girin. Asla münakaşa
ederek güreşmeye ya da boks maçına tenezzül etmeyin. Zira, fikir beyan etmeniz
ringte boks maçı edasına dönüşmüşse, siz farkında olmasanız da, özünde, o sizin
çok sevdiğiniz ringe havluyu daha en başından atmışsınız da, bunu ruhunuz bile duymamıştır, demektir. Siz,
kendinizi ve fikrinizi savunduğunuzu ya da karşı fikri çürüttüğünüzü sanırken
hükmen mağlup bir komedyene dönüşmeyesiniz! Bakın ben, vicdanlı bir insan
olarak bu duruma düşmenizi cidden istemem...
Bu yüzden;
muhataba saygı, içeriği iyi anlama, karşı fikirlere tahammül, kendi fikrini
nezaket içinde ve objektif bilgi ve belgelerle takdim, kendi özgürlüğünüz ve
bilgiçliğiniz kadar muhataba da aynı hoşgörü ile özgürlük ve bilgelik makamı
arenası bahşetme (!) (= “Bahşetme” kelimesini
seçimimde abartı oldu tabii: Aynı özgürlük ve bilgeliğin muhatapta da olduğunu
anlama basireti sizde de olmalı, diye düşünmekteyim, işin gerçeği...) asıl
erdem ve asıl Hakimliktir, unutmayınız...
Hasılı kelam (Ben, bu tamlamayı severim! Siz aynı anlamda
başka kelime / sözcük ya da tamlama / terkip kullanabilirsiniz, ben makul
karşılarım ve ANLARIM! Ama siz de
beni anlayın isterim.) :
Yazının en başında dediğim gibi, okullarımızda her
görüşten insanımıza bu dersler büyük ciddiyetle ve acilen verilmelidir. Zira
ben, kendisini her atladığı ringte tek hamlede şampiyon sanan ama aslında ne
için, nasıl, ne amaçla mücadele(!) ettiğini kavramamış anlama ve anlatma fakiri
-oldukça büyük bir gruba- insanlara üzülmekteyim. İnsansak; okumak, anlamak,
gelişmek ve geliştirmek şart.
Elbette, insan olma güzelliği ile olmalı tüm bu güzel
gelişmeler...
*”Bu konu da nerden aklınıza geldi?” derseniz: Aslında,
uzun zamandır kafa yormaktayım, böylesi bir konuya. Ama Türkiye’min Başkanlık
yönetimine geçtiği bu yeni dönemde her görüşten insanımız daha profesyonel ve
daha insanca –yani başka bir deyişle; hem aklını hem de yüreğini işe /
durumlara tüm samimiyet ve ciddiyetle seferber ederek- birbirini anlamak ve kendi meramını doğru
anlatmak zorunda olacak. Ve tabii, bu zorunluluk “insan” olan herkese
güzellikler ve kolaylıklar getirecek. Bu
vesile ile, yeri gelmişken, “Yeni Dönem” insanımıza hayırlı olsun…
Rânâ İSLÂM DEĞİRMENCİ
Ankara -KHA.
Hiç yorum yok: