Pazartesi sendromu nasıl aşılır? VAHAP DABAKAN

PİRİNCİN TAŞLARI
Pazartesi sendromu nasıl aşılır? 
                                                  
                        VAHAP DABAKAN
       Bazı okurlarımdan aldığım mail’de Pazartesi günleri işe adapta olamadıklarını ve tatil dönüşü Pazartesi günleri iş sendromlarını yaşadıklarını anlatıyorlar. Bu konuda Uzman Celal Çelik ile konuştuk ve önerilerini yazmak istedim…
       Pazartesi sendromlarından muzdarip olmak istemiyorsanız, hafta sonuna
 kadar her günü işkence gibi yaşamayı çekilmez buluyorsanız,
haftaya asık suratla ve keyifsiz olarak başlamak zor geliyorsa
yapabileceğiniz tek şey var; “Sevdiğiniz işi yapmak.”
       Pazartesi sendromu olarak bilinen hafta sonu istirahatının ardından hafta başında yeniden işe başlamanın getirdiği psikolojik sıkıntı bölgelere göre iş sektörüne göre de değişiyor…
BİR HAFTA NASIL GEÇER?
       Pazartesi günü içerisinde ve Salı günü boyunca duyulan karamsarlık hafta sonu yapılan faaliyetlerin paylaşılmasıyla dağıtılmaya çalışılır. Çarşamba biraz daha rahat geçer. Ne de olsa haftanın ortası olmuş, hafta sonu planları zihne üşüşmeye başlamıştır. Perşembe hafta sonu neler yapılacağı düşüncesiyle geçer. Cuma günü ise hafta sonunu düşünmekten işe yoğunlaşmak mümkün olmaz. Hafta sonu bitmesin umuduyla keyif yapılır… 
HERKES SEVDİĞİ İŞİ YAPSIN       Bir gazetede ünlü yazarlarla nerede ve ne zaman tatil yaptıkları hakkında kısa röportajlar yapmıştı geçtiğimiz senelerde. Rahmetli Çetin Altan’a da sormuşlardı aynı soruları fakat aldıkları cevap diğer bütün yazarlardan farklı, şaşırtıcıydı. Şöyle diyordu; “ Benim tatil yerim daktilomun başı ve tatil zamanın işimi yaptığım her gün. Ben işimi severek yaptığım için her gün bana tatil.” Demişti…
Çetin Altan’ın bu sözlerini okuduğumda, aklıma Konfüçyüs’ün şu sözleri geldi; “Sevdiğiniz işi yapın, çalışmazsınız…”       
SEVDİĞİN İŞİ YAPARAK ÇALIŞARAK DİNLENİN!       Sendoruma giriyoruz diye hiçte iş yapmamak ülkemizi geriye götürür. Para kazanamayız. Çalışmayan hiç kimseye Devlet dâhil para vermez. Hayatımızı kazanamayız. Kendimiz kadar yaşadığımız Ülkemizi de düşünmemiz lazım. Kalkınan ülkeler çalışanlarla olur. Bunu da aklımızdan çıkarmayalım…
       Ürettiğiniz ürün ya da hizmetten faydalanan insanları düşünün. Sizin sayenizde işi kolaylaşan, sevinen, gülümseyen yüzleri getirin gözünüzün önüne. Siz olmazsanız o işin olmayacağını, en azından sizin yaptığınız kadar güzel olmayacağını düşünmemiz lazım…
       İş yerinin bütün yüklerini yüklenin üzerinize demiyorum. Diyorum ki; her ne iş yapıyorsanız yapın, yüreğinizi ve sevginizi katarak yaptığınız işe, o işi en iyi yapan insan olun. Malzemesi, hazırlanışı, kıvamı, her şeyi tamamıyla aynı olsa da iki yemeğin, sevgiyle yapılanın fark edildiği gibi sevgiyle yapılan işin kalitesi fark edilir. Böyle olunca da hem sizin ürettiğiniz ürün ya da hizmetten faydalanan insanlar mutlu olur, hem de siz; sevdiğiniz işi yaparak çalışmış değil dinlenmiş olursunuz…
       Kazanmak istiyorsak çok çalışmamız lazım, maddi olarak hem biz kalkınalım. Hem de Ülkemizi kalkındıralım. Çalışarak yorulmayın, çalışarak dinlenmeye çalışın ülke kalkınmasında sizinde payınız olsun…  

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.