Gel, seninle bugün iki medeni insan gibi karşılıklı oturup, senin derdin ne benim derdim ne şöyle bir konuşalım. Sen, Türkiye'de ağır bir ekonomik kriz olduğunu mu iddia ediyorsun? Dövizin yukarı tırmanışının, benzin ve motorinin astronomik rakamlara ulaşmasının bir ekonomik kriz olduğunu ve bunun tek sorumlusunun işbaşındaki hükümet olduğunu mu söylüyorsun? Ben tam olarak böyle düşünmüyorum. Nasıl düşündüğümü anlatayım kardeşime... Ben çevreme baktığımda, Türkiye'de bir ekonomik kriz olduğuna inanasım gelmiyor. Gördüklerim, "Ekonomik kriz falan yok, milletin keyfi yerinde" dedirtiyor bana… Nasıl mı? Mesela araba satışlarına bakıyorum, son 6 yılın en yüksek seviyesinde seyrettiğini görüyorum. Mesela, konut satışlarına bakıyorum, küçük bir krizin ardından tekrar canlandığına şahit oluyorum. Mesela, çevremdeki insanlara bakıyorum ve onları delirmiş gibi alışveriş yaparken görüyorum. Mesela kaç kredi kartının kara listeye girdiğini takip ediyorum, son 10 yılın en düşük seviyesinde olduğunu görüyorum. Mesela tatil ve tur programlarına bakıyorum. İnsanların daha şimdiden akın akın tatil beldelerine akmaya başladığını görüyorum. Buna benzer onlarca madde sayabilirim ama uzatmaya gerek yok. Bak güzel kardeşim. Sen ölmeyle bayılmayı karıştırmışsın anlaşılan. Ya da ekonomik krizin nasıl bir şey olduğunu hiç yaşamamışsın. Azıcık anlatayım... Sen ekonomik kriz yüzünden bir çırpıda 200 bin devlet memurunun işten çıkarıldığını hiç gördün mü? Ben gördüm. IMF, "Size verdiğimiz bu borç para karşılığında 200 bin devlet memurunu sokağa atacaksınız" dedi ve bu talep bir emir gibi yerine getirildi. Sen bu ülkede depremzedeler için toplanan paraların, memur maaşlarını ödemek için kullanıldığına şahit oldun mu? Ben gördüm. Türkiye genelinde, depremzedeler için toplanan paraların onlara verilmediğini, onların kış günü çadırlarda ölüme terkedildiğini, toplanan bağışların ise maaş bekleyen memurlara dağıtıldığını gördüm. Sen hiç toplam büyüklüğü Bayburt kadar olan Lüksemburg gibi bir ülkecikten 750 bin TL borç para istendiğini duydun mu? Sen duymadın ama ben gördüm. Devlet olarak o kadar aciz durumdaydık ki Lüksemburg'un kapısına gittik, adeta para dilendik. Onlar ne yaptı biliyor musun? "Borç değil bu para, başımızın gözümüzün sadakası olarak hibe ediyoruz" dediler. Bu hibe parayı alıp getirdik, memur maaşlarının ancak bir kısmını ödeyebildik. Sen bu ülkede polislerin maaş alamadıkları için eylem yaptığını gördün mü canım kardeşim? Bak ben onu da gördüm! Binlerce polis, beylik silahlarının namlusundan tutarak havaya kaldırdı ve İstanbul'da yürüyüşe geçti. "Maaşlarımızı verin, yoksa çalışmayız" diye slogan attı. Sen hiç bankaların vatandaşa kredi vermediği, esnafın tefecilerin eline düştüğü, insanların 10 bin lira aldığı tefeciye bir ay sonrası için 15 bin lira ödediği dönemi gördün mü? Ödeyemediğinde sokak ortasında kurşunlandığını ya da malına, mülküne, şirketine eşkıyalık yöntemiyle el konulduğunu gördün mü? Ben bunu da gördüm. Peki sen bu devletin "Ülkeye balans ayarı yapıyoruz" bahanesiyle bizzat tefecilik yaptığı, milletin parasına çöktüğü dönemi gördün mü? Ben o dönemi de gördüm. 28 Şubat postmodern darbesini gerçekleştirenlerin, milletin cebinden 370 milyar doları cebren aldığını gördüm. Hemen akabinde, bankaların tek tek hortumlandığı, yüzlerce milyar doların iç edildiği dönemi yaşadım. Bunun da akabinde doların bir gecede 600 liradan 1500 liraya yükseldiğini gördüm. Sen hiç belediyelerin iflas ettiğini, emrinde çalışan personelin parasını veremediğini, temizlik işçilerinin maaş alamadıkları için Türkiye genelinde çöp toplamadıklarını ve sokakların ağzına kadar çöp dağlarıyla dolup taştığını gördün mü? Görmedin di mi? Ben gördüm ama sen de görebilirsin. Gir google'a, "çöp dağları" diye yaz, ne demek istediğimi anlarsın. Ha, “Bunlar geçmişte kaldı, bana şimdilerden bahset” diyorsan, onu da konuşalım. "Döviz yükseliyor, benzin motorin fiyatları artıyor" diyordun değil mi? Bak bunda haklısın, kimse bu gerçeği inkâr edemez. Peki ama bu yükseliş sadece Türkiye'de mi dersin? Dövizden başlayalım... Amerika ve Çin şu anda dünyanın birinci ekonomik gücü olmak için çarpışıyor. Amerika, Çin'in önünü kesmek için elindeki en büyük silahı, yani doları kullanıyor. Bu kullanım şekli nedeniyle dolar şu anda gelişmekte olan bütün ülkelerde ve hatta bütün dünyada aynı şekilde dalgalanıyor. İnanmayabilirsin bu söylediğime... Gir google'a, doların dünya ülkelerindeki seyrini takip et. Üç aşağı, beş yukarı, Türkiye'deki tablonun bir benzerini göreceksin diğer dünya ülkelerinde... Bizde biraz daha fazla dalgalandığını görebilirsin. Onun nedenini sen de ben de çok iyi biliyoruz. En basit örneğini vereyim. İngiltere’deki televizyonlar, "Erdoğan gitmezse ve faizler yükseltilmezse döviz yükselecek" diyor. Almanya aynı, Fransa aynı, Amerika aynı, Avusturya, Belçika, aynı canım kardeşim. Hepsi aynı anda senin ülkene operasyon çekiyor, anla x
Hiç yorum yok: